Tarihin ve hayatın her döneminde bu tür skandallar duyarız.. İNSAN yaratılışında bu tür fiillere yönelik "meyil" vardır. Dünya İMTİHAN YERİ olmasından dolayı fiziki bir "sınır" konmamıştır.
Allah (c.c.) istese, insan PARMAĞINI bile kımıldatamaz. Tatlıses'in acı olayındaki İYİLEŞME sürecinde olduğu gibi, bir parmağın çalışması BASİT BİR ŞEY DEĞİLDİR. Bir parmağın çalışması için kim bilir kaç kas vb. gerekmektedir. Beyin, sinir, damar vb. GEREKMEKTEDİR.
Fiziki sınır konmamakla birlikte, "İslam Şeriatı (hükümleri) ile bir sınır konduğunu" aşağıda ifade edeceğim.
Bütün sağ duyulu, nefsin tehlikelerini bilen insanlarca, müslümanlarca söylenen ve söylenmesi gereken "Allah’ım beni GÖZ AÇIP KAPAYACAK KADAR BİLE OLSA nefsimle baş başa bırakma" duası, uyanıklığı, teyakkuzu ve ahlakının ne kadar lazım olduğu aşağıdaki olaylardan anlaşılacaktır. Bu olaylara bakıp, sadece "bu da yapılır mı" demeyip, BİZ DE BU DURUMA DÜŞER MİYİZ endişesini duymalıyız.
En göz önündeki yönetenlerimizin bu durumu BİZİ DÜŞÜNDÜRMELİ. Ahirzamandayız gerçeğini hatırlayıp irkilmeliyiz. Ya GİZLİ kalanlar! Fakat hiçbir şey Allahın "görmesinden" hali kalamaz. Ve bazı başımıza gelen BELALAR, YAPTIKLARIMIZDANDIR (gizli bilinen) gerçeği üzerine düşünmeliyiz.
Dünyada bir insana "asgari ücret, yol, yemek" verdiğinizde o insan adeta KÖLE gibi işverene çalışır. Ya bizler, vücut nimetini, hava, su, toprak, Güneş, yeryüzündeki sayılamayacak tüm NMETLER karşısında ne yapıyoruz? İmanımız, amelimiz, ihlasımız ne durumda? Başbakanlık, Bakanlık, müdürlük, Sekreterlik, Yanımızdaki görevliler, güzellik, gençlik vb. hepsi GEÇİCİ. Ve dünya sınavının BÜTÜNLEMESİ YOK.
O MAKAMLARDAKİ insanların özel hayatı deyip geçmek de mümkün değil. Özel hayat duyulduğu sürece, özel olmaktan çıkar. Yöneticilerin görevi - o da yaparsa- sadece iyi kanun yapmak, iyi konuşmak vb değildir. Onlar, çoculara, ailelere, inananlara (vb.) karşı da SORUMLUDURLAR.
http://www.listemiste.com/turkiyedeki-en-buyuk-10-politik-seks-skandali.html
adresindeki "Türkiye'deki En Büyük 10 Politik Seks Skandalı" haberinde çok ünlü SİYASETÇİLERİN adı geçiyordu. Sağdan, soldan, Ülkücü camiadan ve daha başkaları…
Haberin ayrıntısını isteyen oradan bakabilir. Ben sadece “adlarını ve makamlarını” zikredeceğim. Bu arada bahsedilen siyasilerin HEPSİ EVLİ olması konu üstünde “düşünmeye” değer.
Bu isimler:1- Şükrü Sina Gürel. 2001 yılında Devlet bakanı ve Hükümet sözcüsü.
2- Mehmet Ekici. MHP de yönetici.
3-Mustafa Macit. İl Genel Meclisi AKP Grup Başkanvekili.
4- İsmail Katkıcı. Antalya AKP İlçe Başkanı İsmail Katkıcı.
5-Hasan Fehmi Güneş. 1979 yılında İçişleri Bakanı.
6-Kamer Genç. CHP de şu anda.
7-Yaşar Nuri Öztürk. Ünlü ilahiyatçı ve Halkın Yükselişi Partisi (HYP) eski Genel Başkanı.
8-Ergun Göknel. CHP den 1993'te İSKİ Genel Müdürü.
9- Baykal. 2010 yılında CHP Genel Başkanı. CHP Ankara miletvekili Nesrin Baytok ile videosu ortaya çıkartıldı
10-Adnan Menderes. 1950-60 senesi dönemin başbakanı.
İslam'da Şehvet ve Üstad Bediüzzaman'ın İzahı
Şeytan; insana saldırınca, hedef aldığı üç nokta vardır. Bunlar; şehevi, gadabi ve akli zaaflarımızdır. İnsandaki kuvve-i şeheviye, kuvve-i gadabiye, kuvve-i akliye Sani (Allah) tarafından tahdit edilmemiştir. İnsanın cüz-ü ihtiyarisiyle (irade) terakkisini temin etmek için bu kuvvetler başıboş (İnsan zoraki değil de iradesini kullanarak, helali tercih edip, haramdan kaçınması ve böylece manevi YÜKSELMESİ için) bırakılmıştır. Bu kuvvetlerin her birisi, tefrit, vasat, ifrat namıyla üç mertebeye ayrılırlar.
Mesela, kuvve-i şeheviyenin tefrit mertebesi humuddur ki, ne helale ve ne de harama şehveti, iştihası yoktur.
İfrat mertebesi fücurdur ki, namusları ve ırzları payimal etmek iştihasında olur.
Vasat mertebesi ise İFFETTİR ki, helaline şehveti var, HARAMA yoktur.
İşte bu ifrat ve tefrit hususiyeti, şeytanın telkinlerine müsaittir. Âdeta birer alıcı ve başkasına da ileten, nakledici hususiyeti vardır. Ancak, insandaki bu kuvvetlere şeriatça bir had ve bir nihayet tayin edilmiştir. Şeriatın bu prensiplerine RİAYET edildiği sürece, şeytanın bu saldırıları NETİCESİZ kalacaktır. Tıpkı Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm gibi.
"Evet, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm - emrolunduğun gibi dosdoğru ol - emrini tamamıyla imtisal ettiği için, bütün ef'al ve akval ve ahvâlinde istikamet, kat'î bir surette görünüyor...
Ve hâkezâ, bütün sünen-i seniyyesinde, ahvâl-i fıtriyesinde ve ahkâm-ı şer'iyesinde hadd-i istikameti ihtiyar (SIRATI MÜSTAKİMİ SEÇİP) edip, zulüm ve zulümat olan ifrat ve tefritten, israf ve tebzirden içtinap etmiştir. HATTA tekellümünde (konuşma) ve ekl ve şürbünde (yeme içme) iktisadı rehber ve israftan kat'iyen içtinap etmiştir." (1)
KENDİMİZİ "bilmeye" gayret edenlerden, imanı elde etme ve muhafaza etme gayreti olanlardan, “kirlensek de TÖVBE” ile temizlenenlerden olmak temennisiyle...
(1) bk. Lem'alar, On Birinci Lem'a.
HÜSEYİN COŞAR
25.09.2011
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre