Bu cümleyi Perihan Mağden, Taraf'taki son yazısından -köşesinden- ifade ediyor okurlarına... Her ne kadar Sn. Mağden'i seven biri olmasam da son derece haklı bir çığlık aslında bu. Hemen öncesinde sarf ettiği "Evet, biz Başbakan’ın anti-militarist olma ihtimalini sevmemiştik" cümlesi de Başbakan'ın aslında halk nezdinde ne anlam ifade ettiğini -bana göre- iyi özetleyen bir cümle...

...ve yazıda geçen "Ak Parti vasıtasıyla –ne denli düşük de olsa– Ordumuzun kadiri mutlak statüsünden NORMAL demokrasilerde ordulara verilen NORMAL görev alanına çekilme olasılığına gönül vermiştik." ifadeleri belki de milyonların sesi olmaya namzet takdire şa'yan bir cümle.

Milyonlarca insan ülkede bir şeyleri düzeltmesi adına "Erdoğan" sesleriyle sandığa koşarken, nereden bilebilirdi ki Erdoğan'ın artık putlaşacağını, kendisini halkın, rejimin ve belki de demokrasinin de üstünde görebileceğini?

Perihan Mağden belki de hükumetin son seçimlerden sonra kazandığı "ülkeyi yönetme yetkisi"nin sonrasında somut ve hak verilebilir nedenlere dayanan en doğru yazılardan birine imza atmış bana göre. Uludere olayı, İlker Başbuğ yönetiminde gerçekleşse bu ülkede kimi kesimler feryat figan ortada dolaşacaktı ve hükumet de "gereken"i yapma adına büyük efor sarf edecekti.

Yıllardır ülkenin başındaki en büyük dert olan seçilmişler ve atanmışlar arasındaki mesafe, son birkaç aydır bir hayli azalmışken, Erdoğan'ın anti-militarist kimliğine gölge düşüren olaylar silsilesi bize gösterdi ki sorun "öteki" olmaktı... Yıllar yılı muhafazakar kesim bu ülkede "öteki" statüsünde muamele görürken, yönetim kademesine gelen muhafazakarların aynı ile muamelede bulunması aslında gücü elinde bulunduranların neler hissettiğini anlatma adına da iyi bir örnek olsa gerek.

Yapılması gereken Uludere olayı ile ilgili ihmali bulunan kişiler hakkında soruşturma açılması, olayın "geçiştirilmeksizin" çözülmesiyken; "körler sağırlar birbirini ağırlar" gösterisini izlemeye mahkum olduk. Ne diyelim; sağlık olsun...