Bugün Mehmet Ali Bulut'un son yazısını okudum. Yazıda Öcalan'ın gazetelere servis edilen herkesin hatırlayacağı o 'son' pozu ile Çevik Bir'in 'son'u ilintilendirilmiş. "Teşbihte hata olmaz" sözüne mukabil, benzetme ile ilgili yorumda bulunmadan yazarın değindiği asıl noktaya geleyim. "Kahraman sandıklarımız hep böyle miydi?"
Bu ülke insanının bildiği en büyük kahramanlardandır M. Kemal Atatürk. Kurtuluş Savaşı için Samsun'a açıldığında idama mahkum edilen biri... Karar sonrası yaptıklarını sürdürmeye, inandığı yolda ilerlemeye devam eden; idamı duyunca geri çekilmeyen, aldığı kararın arkasında duran ve bu sebepten peşinden kitleleri sürüklemeyi başaran biri...
Kronolojik olarak ilerleyerek Deniz Gezmiş' e gelmek istiyorum. Mahkemede yaptığı son konuşmayı çoğu kişi bilmiyordur belki. Özet geçmemde yarar olabilir; ses kaydını dinlediğinizde, kendisine isnad edilen hiçbir suçu kabul etmemekle birlikte gerçekleştirdikleri her eylemi ülkenin bekası için yaptıklarını ifade eden, içinde bulundukları hareketin yalnızca birkaç gence atfedilmesinden hoşnut olmayan, ülkede şiddet eylemleri ayyuka çıkmasına karşın bunları ülkenin daha yüksek bir refah düzeyine ulaşması için gerekli olduğunu inanan bir genci dinlersiniz o konuşma esnasında. Konuşmasında M. Kemal Atatürk'ün de İstanbul hükumeti tarafından idama mahkum edildiğini, tarihte gerçek kahramanların asla unutulmayacağını ifade eden Deniz Gezmiş, yaşının gerektirdiği olgunluktan çok daha fazlasını sergiliyor.
Şimdi tarihin sayfaları arasında ilerlemeye devam edip Abdullah Öcalan'a gelelim. "Bebek katili" olarak bilinen, binlerce insanın ölümünün en büyük sorumlusu olarak pazarlanan bu terörist yakalandığında eli ayağı bağlı bir şekilde gazetelere servis edilmişti. Yakalandığı ana kadar sağda solda ahkam kesen, sözde lider olan bu teröristbaşı, yakalandıktan sonra kuzuya dönmüş "benim annem de Türk’tür. Türkiye Cumhuriyetine hizmet etmek için her türlü yardıma hazırım" kabilinden ifadelerde bulunmuştu. Yani milyonlarca insanın bel bağladığı sözde lider, yakalanınca birden bire Türk oğlu Türk olmuştu! Kahraman dediğin de böyle olmalı zaten(!)
Günümüze geldiğimizde ise ülkede 1000 yıl etkisini sürdürecek bir hareketin; 28 Şubat postmodern darbesinin mimarlarından olan Çevik Bir'i ele alalım. Yakalandıktan sonra ne dedi hepimiz bi' hafızalarımızı yoklayalım:"Ben Başbakan ve hükumetin emirlerini yerine getirdim". Peki o dönemin Başbakan'ı kim, MERHUM Necmettin Erbakan. Yani kalkıp da "Var mı böyle bir şey? Doğru mudur?" sorusunun muhatabı yok bile! E arkadaş, sen bir zamanlar orgeneraldin yahu. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin delikanlılarına bakar mısınız? Yaptığı şeyin doğru olduğuna inanan biri kalkıp da topu başkalarına atar mı?
Siz nerede gördünüz davasının haklılığına inanan birinin böyle yaptığını? Doğru veya yanlış... Yürüdüğü yol doğrultusunda kahraman olacak kişilerin gerçekten liderlik vasıflarına sahip olmasının ne kadar önemli olduğu ortada. Yarın öbür gün "bu piyonun son kullanma tarihi geçti" dendiğinde kenara atılanların halinin ne olduğu ortada. Dünün kahramanları bugün bu haldeyse, bugün kahraman olmaya çalışanların yarını da az çok bellidir aslında.
Yazıyı bitirmeden bir kişiye daha değinmesem olmaz sanırım; tutamadım kendimi... Merak ediyorum Mehmet Ağar nerede? Adam hapis cezası alınca arazi oldu. Zamanın Emniyet Müdürü, derinliği deryalar kadar olan Ağar da tası tarağı topladı galiba.
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre